
GÖRME DEĞERLENDİRMESİ
Görme değerlendirmesi göz muayene ve check-up'larının vazgeçilmez bir bölümünü oluşturur. Görme düzeyi
sonraki yapılacak değerlendirmeler açısından önemli bir yer tutar. İnsanlar karşılaştırma
şansına sahip olmadıkları takdirde dünyayı algıladıkları gibi zannederler ve kapasitelerinin
boyutunu tasavvur edemezler. Normal gördüğünü zanneden pekçok kimse arkadaşlarının görebildiği şeyleri
göremediği zaman derhal doktora müracaat eder.
Görme azlığı göz hastalıklarının meydana getirdiği şikayetler arasında ilk sırayı
tutar. Muayenelerde özel büyüklükteki harflerle görme test edilir. On sıradan oluşan bu harflerden en az dokuz sırayı
bilenler normal görmeye sahip olarak kabul edilir. Okullarda yapılan görme muayeneleri en basit düzeydeki check-up'a
bir örnek olarak gösterilebilir. Bu şekilde eksik gördüğü tespit edilen çocuklar daha ileri muayeneye sevk edilerek
tedavilerinin yapılması sağlanır.
Çok küçük çocuklarda görme muayenesi ayrı bir öneme sahiptir. 3 yaşın altındaki çocuklarda görme durumunun
değerlendirilmesi için belli başlı testler mevcuttur. Ayrıca diğer yapılacak muayeneler de görme
konusunda belli bir fikir verir. 3 yaşından büyük çocuklar genellikle E harfinin yönü öğretilerek görme muayenesine
alınabilir. İleri düzeydeki görme bozuklukları anne-babanın da farkedebileceği bulgular meydana getirir.
Orta düzeydeki görme bozuklukları ise yıllarca farkedilmeden kalabildiği gibi sebep olan hastalığın
durumuna göre de ilerleme yapabilir.
GÖZ NUMARASININ BELİRLENMESİ
Az görmenin önemli nedenlerinden biri gözlerde miyop, hipermetrop veya astigmatizma gibi bir kusurun bulunuşudur. Bu
kusurlar çoğunlukla iki gözde mevcut olur. Bazen bir göz normal diğeri kusurlu olur, bazen de iki gözde farklı
kusurlar bulunabilir.
Kırılma kusurları yaşa göre farklı dağılım gösterir. Çocuklarda ve küçük yaşlarda
hipermetropi ön planda iken ileri yaşlarda miyop ve astigmatizma sıklığı artar. 40 yaşından
sonra ise presbiyopi dediğimiz ve hipermetrop gibi tashihi yapılan yakın görme bozukluğu meydana gelir.
Kusurların farklı yaşlardaki tashih ve tedavisi de farklılık gösterir. Örneğin okula başlamadan
önceki dönemlerde görülen kusurlar çok yüksek olmadığı ve iki göz arasında fazla fark olmadığı
sürece tedavi edilmezler. Numara çok yüksek olduğunda veya iki göz arasındaki fark fazla olduğunda ileri yaşlarda
tedavisi mümkün olmayan göz tembelliğinin ortaya çıkmasının engellenmesi amacıyla tedavi yapılır.
Böyle durumlarda gözlük veya kontakt lens kullandırılabildiği gibi bazen cerrahi veya lazer tedavilerine de
müracaat etmek gerekebilir.
Okul döneminde hipermetropi azalır, miyopi artarken astigmatizmada çok az değişiklik meydana gelir. Değişikliklerin
tespiti için çocukların en az yılda bir defa kontrolden geçirilmeleri gerekir. Uygun olmayan gözlük veya kontakt
lensler çocukların performansını etkiler.
İleri yaşlardaki göz kusurları yüksek numaralarda görme bozukluğuna yol açarken düşük numaralarda
görme bozukluğu yanısıra başağrısı, göz ağrısı, gözde yorgunluk gibi şikayetlere
de neden olurlar.
Bazen normal muayene sonrası da hastaların şikayetleri devam edebilir. Bu durumda gözlüğün kontrolü gerekir.
Herşeyin yolunda görünmesine rağmen gizli bir kusur veya spazm gibi durumlar da bunun nedeni olabilir.
Unutulmaması gereken bir nokta da her hastaya her yöntemin aynı başarıyla uygulanamayacağıdır.
Yapılan değerlendirmeler sadece kusurun tespitine yönelik olmamalı, aynı zamanda kişi için ideal
seçeneğin gözlük mü, kontakt lens mi, ameliyat mı yoksa lazer mi olduğunu da belirlemelidir.
GÖZİÇİ BASINÇ (GÖZ TANSİYONU) ÖLÇÜMÜ
Hastaların önemli bir kısmı göz tansiyonunun belirtilerini merak eder. Diğer taraftan oldukça fazla sayıda
kişi başı veya gözü ağrıdığında göz tansiyonunun yükseldiğini zanneder. Kişinin
göz tansiyonunun belirtilerini öğrenmek istemesi veya başı ve gözü ağrıdığında göz
tansiyonundan şüphelenmesi yanlış şeyler değildir. Gerçekten göz tansiyonu baş ağrısı,
göz ağrısı, gözde kızarıklık, görme bulanıklığı, ışığı
karşı hassasiyet ve mide bulantısı gibi şikayetler meydana getirir. Ancak bu şikayetlerin meydana
geldiği göz tansiyonu hasta sayısı toplam sayı içinde çok az bir yeri işgal eder.
Göz tansiyonunun normal değeri 10-21 mmHg arasındadır. Bu değerler 35-40 mmHg'yı geçmedikçe kolay
kolay bulgu vermezler. Göz tansiyonu yüksekliğinin meydana getirdiği glokom isimli hastalık çoğunlukla
sinsi seyreder ve hasta ancak merkezi görmesi etkilendiğinde bunun farkına varabilir. Bu ana kadar kaybedilen çevresel
görme maalesef bundan sonra geri kazandırılamaz.
Öncelikle herkesin bu hastalık yönünden dikkatli olması ve düzenli kontrolden geçmesi gerekir. Fakat bazı kişiler
normal topluma göre daha yüksek risk altındadırlar:
45 yaşını geçenler,
Akrabalarında glokom bulunanlar,
GİB anormal şekilde yüksek seyredenler,
Şeker hastalığı,
Yüksek miyopi,
Uzun süreli kortizon kullanımı,
Göz yaralanması,
Yüksek kan basıncı,
Şiddetli kansızlık ve şok geçirilmiş olması.
Bu risk grubunda olanların daha titiz davranmaları gerekir.
MİKROSKOBİK MUAYENE
Mikroskobik muayenede ek bir araç kullanılmıyorsa gözün ön kısmındaki kapaklar, kirpikler, konjunktiva,
kornea, sklera, iris, göz bebeği, lens ve vitreus gibi yapıların değerlendirmesi yapılır. Bu
yapıların hastalık veya bozuklukları genellikle bazı şikayetler meydana getirir. Bu şikayetleri
bazı kişiler fazlaca değer verirken bazıları da önemsemez. Gerçekten gözde hiçbir sorun yokken kişinin
bünyesine ait faktörler ve çevreye ait faktörler nedeniyle bazı şikayetler meydana gelebilir. Ancak aynı şikayetleri
gözde bulunan bir hastalık da meydana getirebilir.
Örneğin gözde yanma ve batma hissi uzun süreli ve yoğun bir çalışmanın ardından meydana gelebilir.
Ama aynı şikayetler göz kuruluğu, göz kapağı iltihabı, göz yüzeyinin iltihabi durumları,
göze yabancı cisim kaçması gibi durumlarda da meydana gelebilir. Heriki durumda da dinlenmekle bir miktar rahatlanma
sağlanır. Ancak şikayetler bir hastalığa bağlı ise giderek artış gösterir.
Kısacası gözdeki şikayet ne olursa olsun önemsiz görülmemelidir. Erken müdahale ile ileride meydana gelebilecek
sorunlardan korunmak mümkündür.
GÖZYAŞI TESTLERİ
İnsanın gözyaşı 3 katmandan oluşur. Bunlar dıştan içe doğru yağ, su ve musin
katmanlarıdır. Bu katmanların herbiri ayrı ayrı hücre veya bezlerden salgılanır. Gözyaşı
gözümüze kayganlık vererek rahat hareket etmesini sağlar, gözümüzü mikroplara karşı korur, gözün önündeki
belli hücrelerin beslenmesine katkıda bulunur ve en önemlisi cisimleri net olarak görmemizi sağlar. Gözyaşındaki
herhangi bir bozukluk yanma, batma, kaşıntı, kuruluk, kızarıklık ve bulanık görme gibi
şikayetler meydana getirir.
Gözyaşı bozuklukları kendi başlarına bir salgı bozukluğu olabildiği gibi bazen göz
yüzeyi ve çevresini tutan hastalıkların meydana getirdiği düzensizlik şeklinde de olabilir. Klinikte gözyaşı
incelemeleri biyomikroskop yardımıyla yapılır. Ayrıca Schirmer kağıdı denilen özel
kağıtlarla gözyaşı yeterliliği tespit edilebilir.
Gözyaşı eksiklik veya düzensizliklerinin erken tedavisi ileride meydana gelebilecek olan göz yüzeyi düzensizlikleri,
kornea ödemi ve sonuçta görme kaybı gibi şikayetlerin en aza indirilmesine yardımcı olur.
GÖZYAŞI KANALININ TEST EDİLMESİ
Göz sulanması da toplumda sık rastlanan bir şikayettir. Gözde sulanma yapan nedenin ne olduğunun ortaya
çıkarılması gerekir. Göz enfeksiyonları, yabancı cisimler, allerjiler, pinguekula ve pterjium denilen
et büyümeleri ve çevresel faktörler gözde sulanma meydana getirebilir. Bebeklerde göz sulanması yapan önemli bir hastalık
göz tansiyonu yüksekliği yani glokomdur.
Gözde sulanma olan hastanın bu gibi durumlara yönelik değerlendirmesinin yapılması gerekir. Ancak gözyaşı
kanalı test edilmezse muayene eksik kalmış demektir. İnsanın gözyaşı salgı bezlerinden
salındıktan sonra göz yüzeyini ıslatarak burun kökündeki pınarcık denilen bölüme gelir ve oradaki
iki adet delikten ince kanallar vasıtasıyla buruna aktarılır. Bu sistemin incelenmesinde bazı özel
boyalar kullanılabilir ya da film çektirilebilir. Ama en pratik olan ve kliniklerde en çok kullanılan yöntem ince
bir kanül ile sıvı verilerek kanalın açık mı yoksa kapalı mı olduğuna bakılmasıdır.
GÖZ HAREKETLERİNİN İNCELENMESİ
Göz hareketlerinin incelenmesi özellikle bebek ve çocuklara yönelik check-up'larda daha fazla önem taşır. Çocuklarda
mevcut olan şaşılık veya diğer göz hareket bozuklukları kolayca yakınlarının
gözünden kaçabildiği gibi bazen de herhangi bir anormallik olmadığı halde çocuğun gözünde bir kayma
olduğundan şüphelenilebilir. Çocuğun gözünde bir kayma mı, yalancı bir şaşılık
mı olduğuna yoksa normal mi olduğuna objektif testlerle karar verilmelidir.
Şaşılık muayenelerinde açma-kapama testleri, prizma testleri, özel lenslerle muayene, sinoptofor veya
Hess perdesi gibi değişik yöntemler kullanılır.
Şaşılığın riskleri konusunda en çok korkulacak konu göz tembelliği geliştirmesidir.
Bazen ileri derecedeki kaymalar herhangi bir göz tembelliği meydana getirmezken bazen de gözden kaçabilecek düzeydeki
basit bir kayma görmeyi bozabilir. Göz tembelliği ancak erken yaşlarda tedavi edildiği takdirde iyi sonuç alınabilir.
Gözdeki kaymalar çoğunlukla kasların çalışmasındaki bir dengesizlikten meydana gelir. Hastaların
bir kısmında ise göz görmediği için kayar. Görmeyi bozan faktör bir doğumsal anomali, bir katarakt, bir
glokom, bir tümör veya göz siniriyle ilgili bir hastalık olabilir. Kaymaya neden olan faktörün erken tespiti görmenin
kazandırılması ve kaymanın tedavisinde yardımcı olduğu gibi bazen hayati önem bile taşıyabilir.
SİNİR TABAKASI VE GÖZ SİNİRİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Sinir tabakası ve göz siniri hastanın şikayetleriyle ilişkili olmadıkça detaylı bir incelemeye
tabi tutulmayabilir. Ancak bazı sinsi hastalıklar ve risk faktörleri bu bölümlerin detaylı incelenmesiyle tespit
edilebilir.
Örneğin belirti vermeyen bir sinir tabakası yırtığı ilerleyerek dekolman denilen duruma dönüşüp
görme kaybına neden olabilir. Bu hastalık yönünden risk taşıyan insanlar vardır. Bunlar yüksek miyop
ve miyop astigmatlar, yakınlarında böyle bir hastalık geçirmiş olanlar, darbeli sporlar yapanlar, göz
yaralanması geçirmiş olanlar, göz ameliyatı geçirmiş olanlar, diğer gözünden böyle bir hastalık
geçirmiş olanlardır. Bir diğer risk grubu sinir tabakasının çevresel kısımlarında
dejenerasyon denilen bozuklukları olanlardır. Bu bozukluk ilgili bölümlerin özel muayene yöntemleri ile incelenmesi
sonucunda ortaya çıkarılabilir.
Bazen göz sinirinin muayenesi tedavi yönünden önem arzeden glokom hastalığını ortaya çıkarabilir.
Yüksek seyreden göziçi basıncı göz sinirinin başında çukurluk oluşturarak görme kaybı meydana
getirir. Göziçi basınç ölçümleri ile glokom hastalığı çoğunlukla tespit edilir. Bazı glokom
hastalarında ise göziçi basıncının normal sınırlar içinde olmasına rağmen göz sinirinde
hasar mevcuttur. Bu kişilere normal veya düşük tansiyonlu glokom hastası denir.
Göz önünde sinekler uçuşması, çizgiler görünmesi, noktalar görünmesi, nesnelerin farklı renk ve şekillerde
görünmesi, düz bir zeminde bazı cisimlerin görünmesi, gözde şimşek çakmaları, göz önünde kurum yağması,
perde inmesi gibi şikayetler yaygın görülen ancak az önemsenen şikayetlerdir. Bu şikayetlerin tedavi gerektirmeyen
basit durumlara bağlı olması olasılığı çok yüksektir. Ancak tedavi gerektiren bir durum
varsa bu ciddi bir durumdur ve derhal tedavisi gerekir.
KORNEA EĞRİLİKLERİNİN BELİRLENMESİ VE KORNEA HARİTASI
Bazı hastalar görme bozukluğu nedeniyle muayeneye gider, doktorun titiz gayretlerine rağmen verilen gözlük
veya başka tedavi aracından memnun kalmaz. Normal muayene çerçevesinde korneaya ait bazı düzensizlikler ve
hastalıklar tespit edilemeyebilir. Bunların başında düzensiz astigmatizma ve keratokonus gelir. Bu bozuklukların
tespiti hastanın tedavi ve rehabilitasyonunda farklılık meydana getirir.
Keratometre denilen cihazla kornea eğriliğinin ölçümü ya da daha ileri bir yöntem olarak korneal topografi cihazıyla
korneanın kırıcılık haritasının çıkarılması böyle durumları ortaya
çıkarır. Kontakt lens kullanmak veya lazerle gözlerini tedavi ettirmek isteyenlerin de bu incelemelerden geçmesinde
fayda vardır.
KORNEA KALINLIĞININ BELİRLENMESİ
Kornea kalınlığının belirlenmesi klinikte en çok lazerle gözlükten kurtulmak isteyenler açısından
önem arzeder. Bunun dışında tanısal amaçlı olarak da kornea kalınlığının
ölçümü yapılabilir.
Check-up'ta kornea kalınlığının ölçümü en çok göziçi basıncı yüksekliği olanlarda
mana ifade eder. Göziçi basınç yüksekliği herhangi bir görme bozukluğu meydana getirmiyorsa, görme alanında
bozukluk yapmıyorsa, göz sinirinde hasar meydana getirmiyorsa glokom hastalığı var dememiz zorlaşır.
Bu durumdaki hastalar yakın takibe alınır ya da bazı doktorlar tedavi vermeyi uygun görürler. Glokom hastalığı
olmadığı halde böyle bir tedavinin başlanması hastaya hem ekonomik külfet hem de psikolojik sıkıntı
getirir. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda kornea kalınlığının fazla olduğu
kişilerde göziçi basıncının yüksek ölçülebildiği vurgulanmaktadır. Kornea kalınlık
ölçümü şüpheli hastalarda glokom tanısından uzaklaştırabileceği gibi önceden yanlış
glokom tanısı almış kişilerin de ortaya çıkarılmasını sağlar.
GÖZ YAPILARININ ÖLÇÜMÜ
Normal cetveller kullanılarak gözün ön kısmından görülen kapaklar, kapak aralığı, kornea genişlik
ve yüksekliği, iki göz arasındaki mesafe gibi ölçümler yapılabilir. Hertel ek-zoftalmometre denilen özel bir
aletle gözün öne doğru çıkkınlığı ölçülebilir. Ultrason dalgalarıyla da gözün ön-arka uzunluğu,
lensin kalınlığı ve ön kamara derinliği gibi ölçümler gerçekleştirilebilir.
Bu ölçümler ile göz kapaklarının normal pozisyonda olup olmadığı, kapaklarda herhangi bir düşüklük
olup olmadığı, korneanın normal boyutta olup olmadığı, gözlerin ileri doğru çıkkınlığının
normal olup olmadığı ve göz içine ait ölçümlerin normal olup olmadığı anlaşılabilir.
Bu kriterlerin herbirinin belli hastalıkların tanısında ve klinik uygulamalarda yeri vardır.
RENK GÖRMENİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Renk görme muayenesi İshihara denilen ve renkli noktalardan oluşan harflerin okutulduğu bir kitap ile yapılır.
Daha ileri renk görme testleri olduğu gibi renk yumakları tarzında basit testler de mevcuttur.
Renk görme bozukluğu ya da renk körlüğü sık görülen bir durum olup anne-babadan çocuklarına geçiş
gösterir. Bu bozukluk yönünden kız çocukları çoğunlukla taşıyıcı olarak kaldıkları
için erkeklerde daha sık görülür.
Renk görme muayenesi de bazı hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılır. Ancak en büyük önemi
ileride muvazzaf asker, pilot, güvenlik görevlisi veya polis olmak isteyenlerde belirir. Ayrıca sürücü belgesi alabilmek
için de renk körlüğünün olmaması gerekir. Önceden belirlenecek renk körlüğü çocuklarımıza yön verme
konusunda bize yardım olacak, beklentilerimizi ona göre ayarlayacak ve sahip olamayacağımız fırsatların
kapısına vardığımızda böyle bir kusurun tespiti ile daha fazla hayal kırıklığına
uğramaktan kendimizi muhafaza etmiş olacağız.
GENİŞ KAPSAMLI CHECK-UP
Geniş kapsamlı check-up denilince gözle ilgili bilgi verebilecek pekçok tetkik dahil edilebilir. Ancak bu kapsamda
kısaca bahsedeceğimiz bu tetkikler gerek külfetli olması, gerekse bazı yan tesirlerinin bulunması
nedeniyle doktorun lüzum görmesi halinde teklif edilir ve hasta da isterse yapılabilir.
Göz ultrasonografisi muayeneye rağmen gözün arka kısmının görülemediği veya göz küresi çevresindeki
dokuların değerlendirilmesi gerektiği durumlarda kullanılır. Bazen gözün arka kısmında
görülen bir kitlenin de ultrasonla değerlendirmesi yapılabilir.
Görme olayı gözle başlar ve başımızın tam arkasında bulunan beyin kısmının
görüntüyü algılaması ile sona erer. Ayrıca değişik refleksler ve göz hareketleri beynimizin belli
bölümlerince kontrol edilir. Bu sistemlerle ilgili gerek gördüğümüz gerekse göremediğimiz bölümlerin değerlendirilmesi
açısından klasik röntgen filmleri, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme, karotid arter ultrasonografisi
ve ilaçlı tetkikleri yaptırabiliriz.
Gözün sinir ve damar tabakasının hastalıklarının tanısının konulmasında koldan
ilaç verilerek çektirilen fundus floresein anjiografi ve indosyanin yeşili anjiografi gibi tetkikler yaptırılabilir.
Sinir tabakası ve görme sinirinin değerlendirilmesi için çok ileri yöntemler kullanılabilir.
Görme alanı tetkiki yaptırılarak glokom ve görme yollarının hastalıkları konusunda fikir
sahibi olunabilir.
Teknolojik gelişmeler hergün yeni yeni imkanlar sunmakta ve hastalıkların tanısı daha da kolaylaşmaktadır.
Geri dönüşü olmayan bir yola girilmeden önce çocuklarımızı en azından 3 yaşından önce bir
defa muayeneden geçirelim. Daha ileri yaşlarda da yılda bir defa check-up amaçlı göz muayenesini ihmal etmeyelim.
|